Suriyelilere çalışma izni hakkı: Getirilen yenilikler, olası yanlış anlaşılmalar

Aydoğan ASAR (GESYAD Başkanı)

23.02.2016

Konunun detaylarına geçmeden önce, anlaşılmayı kolaylaştıracak bir takım terimleri açıklayarak başlayalım. Son yılların en çok konuşulan konularının başında gelen ve ekonomik, toplumsal ve siyasi sebeplerle bireylerin veya toplulukların bir ülkeden başka bir ülkeye, bir yerleşim yerinden diğer bir yerleşim yerine gitme işi olarak tanımlayabileceğimiz göç, Suriye'de meydana gelen ağır insan hakkı ihlallerinin başladığı Nisan 2011 tarihinden itibaren kitlesel şekilde gerçekleşerek ülkemizin en temel konularından biri haline gelmiştir.

Coğrafi, stratejik, kültürel ve siyasi konumu nedeniyle tarih içinde önemli göç akınlarına maruz kalan Türkiye; 2000'li yılların başından bu yana artan ekonomik gücünün etkisi ve komşu ülkelerde meydana gelen istikrarsızlıkların derinleşmesiyle çekim unsuru oluşturmuş; uzun yıllar boyunca kaynak ülkelerden hedef ülkelere gitmek üzere yola çıkan göçmenler için salt transit ülke konumunda iken bugün ağırlıklı olarak hedef ülke konumuna gelmiştir.

Öte yandan gerek uluslararası korumayla (iltica) ilgili 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin Sözleşmeden bu yana iç hukukta bir yasa çıkarılmamış olması, gerekse 1950 yılında yürürlüğe giren 5682 sayılı Pasaport Kanunu ile 5683 sayılı Yabancıların Türkiye’de İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanunların güncel göç sorunlarına cevap vermedeki yetersizliği Türkiye'nin göç yönetiminde yeni bir takım düzenlemelere gitmesini zorunlu hale getirmiştir.

Suriye krizinin patlak verdiği ve kitlesel göç akınlarının giderek ivme kazandığı bir döneme rastlamasına rağmen insan hakları odaklı, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerdeki taahhütlerini yerine getirmede bir an bile tereddüt etmeyeceğini ortaya koyan kararlılıkla, 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu TBMM'den geçmiş ve tüm hükümleriyle birlikte 11 Nisan 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kanun, Avrupa Birliği göç müktesebatına tam uyumlu olması bakımından da aday ülke olarak özellikle 24 üncü Faslın müzakere edilmesi sırasında Türkiye’nin elini güçlendirecektir.

Kanun, AB müktesebatında dahi açıkça ele alınmayan ve derin kafa karışıklıklarının sürdüğü bir ortamda "geçici koruma" mekanizmaları getirerek (6458 sayılı Kanun, md. 91) kitlesel göç akınlarının yönetilmesinde diğer ülkeler için de örnek teşkil edebilecek önemli bir model ortaya koymuştur. Zira geçici korumayı öngören düzenleme Türk göç hukukuna böylelikle ilk kez girmiştir.

Kanunla çerçevesi çizilen geçici koruma olgusu, sınır güvenliğinden başlayarak ülkelerin ekonomik, sosyal, kültürel ve iç güvenlik gibi toplum yaşamını ilgilendiren alanlarda etkileri uzun süre hissedilecek ve toplum yaşamında kalıcı izler bırakabilecek bir uygulama olması nedeniyle, geçici koruma kararının alınması ve diğer uygulama esaslarının belirlenmesi Bakanlar Kuruluna bırakılmıştır. Bakanlar Kurulu da 22 Ekim 2014 tarihinde çıkardığı yönetmelikte geçici korumayı "ülkesinden ayrılmaya zorlanmış, ayrıldığı ülkeye geri dönemeyen, acil ve geçici koruma bulmak amacıyla kitlesel olarak veya bu kitlesel akın döneminde bireysel olarak sınırlarımıza gelen veya sınırlarımızı geçen ve uluslararası koruma talebi bireysel olarak değerlendirmeye alınamayan yabancılara sağlanan koruma" şeklinde tanımlamıştır (md. 3/1,f).

Geçici koruma sağlama uygulaması bu yönetmelikten sonra ilk kez kitlesel göç akınlarıyla Türkiye'ye sığınmış olan Suriyelilere uygulanmaya başlanmış, uzun süre Türkiye'deki statülerinin ne olacağı tartışılan ve değişik terimlerle (sığınmacı, mülteci, misafir v.b) nitelendirilen bu kişiler için statü "geçici korunan" olarak kesinleştirilmiştir. Bu kapsamdakilerin geçici koruma altına girebilmeleri için valiliklere başvuruda bulunarak "geçici koruma kimlik belgesi" almaları gerekecektir.

Son günlerde kamuoyunda önemli bir yer tutan Suriyelilerin çalışma haklarına ilişkin husus, 2014 yılında Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılan “Geçici Koruma Yönetmeliği” nin 29 uncu maddesi uyarınca Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından belirlenen ve Bakanlar Kurulunca onaylanan, Suriyelilerin çalışma usul ve esaslarını içeren "Geçici Koruma Sağlanan Yabancıların Çalışma İzinlerine Dair Yönetmelik" le getirilen düzenlemelerdir. Yönetmelik, 15 Ocak 2016 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Şimdi, Yönetmelikte yer alan bu düzenlemelerin önemli noktalarına değinerek yanlış anlaşılmaları da ortadan kaldıracak hususları ele alalım:

a) Yönetmelikten, her Suriyeli değil, geçici koruma sağlanan Suriyeliler yararlanabilecektir

Türkiye'ye, kitlesel şekilde veya bireysel olarak geldikten sonra yasal olarak kalmalarını mümkün kılan ikamet veya çalışma izni bulunmayan Suriyelilerin, valiliklere müracaat ederek geçici koruma sağlanması için talepte bulunmaları, valiliklerce de uygun görüldüğü takdirde geçici koruma kimlik belgelerini almış olmaları gerekmektedir. Zira Geçici Koruma Yönetmeliğine göre, topluma karşı tehdit ve milli güvenlik, kamu düzeni veya kamu güvenliği açısından tehlike oluşturanlar geçici korumanın dışında tutulacağından, her müracaat eden kişi bu kapsama alınmamaktadır.

b) Çalışma izni almak zorunludur

2003 tarihinde yürürlüğe giren 4817 sayılı "Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun" uyarınca, Türkiye'de çalışacak yabancıların Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından çalışma izni almaları zorunludur. Nitekim, "Geçici Koruma Sağlanan Yabancıların Çalışma İzinlerine Dair Yönetmelik" te de bu konuya vurgu yapılarak, geçici koruma sağlananların çalışma izni almaksızın Türkiye'de çalışamayacağı ve çalıştırılamayacağı, izin almadan çalışan veya çalıştıranlar hakkında 4817 sayılı Kanunda öngörülen cezaların tatbik edileceği belirtilmektedir (Yönetmelik, md. 4/1,2).

c) Altı aylık süre koşulu

Geçici koruma kimlik belgesi alan her Suriyelinin çalışma izni için başvuruda bulunma hakkı söz konusu değildir. Geçici koruma kimlik belgesini aldıktan sonra altı ayını doldurmuş olanlar çalışma izni başvurusu yapabileceklerdir (Yönetmelik, md. 5/1).

ç) Mevsimlik tarım veya hayvancılık işlerinde çalışacaklar için farklı yöntem

Mevsimlik tarım veya hayvancılık işlerinde çalışacak Suriyeliler, 4817 sayılı Kanunun uygulama Yönetmeliğinin 55 inci maddesine dahil edilerek çalışma izinden muaf tutulmaktadırlar. Bunun için de başvuruların valiliklere yapılması, valiliklerin başvuruları Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına iletmesi gerekecektir. Bakanlık, il ve kota sınırlaması getirebilecektir (Yönetmelik, md. 5/5). Dolayısıyla muafiyet kapsamında da olsa “çalışma izni muafiyet başvurusu” olarak ön prosedür uygulanacaktır.

d) Türk vatandaşlarına özgülenen meslekleri icra edemeyeceklerdir

Türkiye'de bazı mesleklerin icrası sadece Türk vatandaşlarına aittir. Kabotaj Kanununun getirmiş olduğu sınırlamalar ile avukatlık, eczacılık, noterlik gibi meslekler yabancılar tarafından icra edilememektedir. Geçici koruma altındaki Suriyeliler de bu kapsamdadır. Yönetmeliğe göre, yabancılara kapalı meslekler için yapılan başvurular değerlendirmeye alınmadan işlemden kaldırılacaktır (md. 6/2).

e) Kamu düzeni, kamu güvenliği ya da kamu sağlığı yönünden sınırlama getirilebilir

Anlaşıldığı kadarıyla, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına yapılan çalışma izni başvurularının değerlendirilmesi sürecinde İçişleri Bakanlığının konuyla ilgili görüşleri talep edilecektir. İçişleri Bakanlığınca kamu düzeni, kamu güvenliği ya da kamu sağlığı açısından Suriyelilerin çalışmasında sakınca tespit edilen illerde çalışma izni verilmeyecektir (Yönetmelik, md. 7/2).

f) Türk vatandaşlarına öncelik veren istihdam kotası uygulanacaktır

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı çalışma izni başvurularını değerlendirirken, işyerinde çalışan Türk vatandaşı sayısı üzerinden sektör ve illere göre açık iş ve işe yerleştirmeleri dikkate alacaktır. Bakanlık, geçici koruma sağlananlara yabancı istihdam kotasını değişik oranlarda uygulayabilecektir. İşyerinin kayıtlı olduğu çalışma ve iş kurumu il müdürlüğünden, çalışma izni başvurusu tarihinden önceki dört haftalık süre içinde yabancının çalıştırılacağı işi yapacak aynı nitelikte Türk vatandaşı bulunmadığının işveren tarafından belgelendirildiği başvurular hariç olmak üzere, çalışma iznine başvurulan işyerinde çalışan geçici korunan yabancı sayısı, işyerinde çalışan Türk vatandaşı sayısının yüzde onunu geçemeyecektir (Yönetmelik, md. 8).

g) Verilen çalışma izni, geçici koruma kimlik belgesinin geçerli olması koşuluna bağlıdır

Geçici koruma uygulaması, İçişleri Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca sona erdirilebileceği gibi, geçici koruma altındaki yabancı kendi isteğiyle Türkiye'den ayrılması, kişinin üçüncü bir ülkenin korumasından yararlanmaya başlaması, üçüncü bir ülkeye insani nedenler veya yeniden yerleştirme kapsamında kabul edilmesi, üçüncü bir ülkeye çıkış yapması ve ölüm hallerinde Bakanlar Kurulunun sonlandırma kararı beklenmeden sona ermektedir. Ayrıca, geçici koruma kapsamına alınmaması gerektiği halde alındığı sonradan anlaşılanların geçici koruma statüleri de Göç İdaresi Genel Müdürlüğü veya valilikler tarafından iptal edilmektedir. Dolayısıyla, çalışma izinleri de geçici korumanın sonlandırılması veya iptaliyle birlikte sona erecektir (Yönetmelik, md. 13/3).

Suriyelilere sağlanan çalışma olanaklarının, yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde değerlendirmesi, “Suriyelilere çok geniş ve kontrolsüz bir çalışma alanı açıldı" şeklindeki yanlış algıları gidermesi açısından önem taşımaktadır. Öte yandan, bu kişilerin çalışarak ülke ekonomisine sağlayacağı katma değer ve kendi giderlerini karşılayabilecek noktaya gelmelerinin avantajı tartışılamayacak kadar da nettir.