Batıda göçmen haklarının ikinci plana düşmesi endişelendiriyor

Aydoğan ASAR (GESYAD Başkanı)

12.02.2016

 

 

2011 yılının Mart ayında başlayan Suriye’deki çatışmalar, Batı ülkelerine yönelik zaten var olan düzensiz göç hareketlerinin giderek daha fazla artan bir ivme kazanmasına yol açmıştır. Başlangıçta, sadece bölge ülkelerinin sorunu olarak görülen bu insan hareketleri, hedef ülke konumundaki batı ülkelerinin de temel sorunlarından biri haline gelmiştir.

Göçmenlerin canları pahasına yollara düşmesi, kabul edilmedikleri ülkelerin sınırlarında ısrarlı bir şekilde günlerce beklemeleri ve bazı batı ülkeleri tarafından kısmi göçmen kabullerinin gelişleri durdurmaması batı ülkelerinde kamuoyu baskısını artırmış ve beraberinde paniğe yol açmıştır.

Bu kaygıyla hareket eden bazı ülkeler, düzensiz göçmenlerin hiçbir şekilde ülkelerine sokulmamasını, gelmiş olanların da derhal sınır dışı edilmesini savunurken; sayıları az da olsa bazı ülkeler bunun gerçekçi olmadığını ileri sürerek kontrollü ve yönetilebilir göçmen politikalarına ihtiyaç duyulacağını dile getirmektedirler. Bu süreçte, dış sınırların korunmasından Schengen vize uygulamalarına kadar pek çok konu tartışmaya açılmış bulunmaktadır.

Hiç şüphesiz, göçmenlerin ve ailelerinin temel haklarının korunması Avrupa Birliği müktesebatında önemli yer tutmaktadır. Ancak yaşanmakta olan panik, hükümetlerin ve batı kamuoyunun “her ne pahasına olursa olsun” göçmenlerin gelişlerinin durdurulmasına odaklanmasına yol açmış, bu durum AB müktesebatındaki göçmenlerin haklarına ilişkin düzenlemelerin ikinci plana düşmesine neden olmuştur. Oysa düzensiz göçmenlerin içinde bulundukları kırılgan durum, bu kişilere daha duyarlı davranılmasını ve bunlarla ilgili geliştirilecek plan ve uygulamaların, insan haklarını ve ihtiyaçlarını gözeten bir yapı içinde oluşturulmasını zorunlu kılmaktadır.

Göçmenlerin haklarının gözetilmesiyle ilgili duyarlılığın ikinci planda kalması, zaten sömürü ve istismara açık olan bu kişileri sınıraşan suç şebekelerinin ağına düşme tehlikesiyle karşı karşıya bırakmaktadır. Uluslararası kamuoyu göçmenlerin gelip gelmemesi ve sınır önlemleri üzerine dikkatlerini yoğunlaştırırken, düzensiz göç hareketleri içinde sıkça karşılaşılan “insan ticareti” yle mücadeleye olan duyarlılığın azalacağı endişesi giderek derinleşmektedir.

Zorla çalıştırmak, hizmet ettirmek, fuhuş yaptırmak veya esarete tâbi kılmak ya da vücut organlarının verilmesini sağlamak maksadıyla tehdit, baskı, cebir veya şiddet uygulamak, nüfuzu kötüye kullanmak, kandırmak veya kişiler üzerindeki denetim olanaklarından veya çaresizliklerinden yararlanarak rızalarını elde etmek suretiyle kişilerin ülkeye sokulması, ülke dışına çıkarılması, tedarik edilmesi, kaçırılmasıyla oluşan İnsan ticareti fiili, ağır yaptırımları olan ve insanlığa karşı işlenen suçlar kapsamında yer almaktadır.

Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek İnsan Ticaretinin Önlenmesine, Durdurulmasına ve Cezalandırılmasına İlişkin Protokol, insan ticaretini insan hakkı ihlali olarak görülmekte ve insanlığın onuruna ve bütünlüğüne karşı bir suç olarak tanımlanmaktadır. Keza 16 Mayıs 2005 tarihli Avrupa Konseyi İnsan Ticaretine Karşı Eylem Sözleşmesi de insan ticaretinin toplumsal cinsiyet eşitliğini güvence altına alarak önlenmesini ve bununla mücadeleyi amaçlamıştır.

Protokole göre taraf devletler, insan ticaretini önlemek ve bununla mücadele etmek, insan ticareti mağdurlarını, özellikle kadınları ve çocukları yeni mağduriyetlerden korumak, ikili veya çok taraflı işbirliği yolu da dahil, kişileri, özellikle de kadınları ve çocukları insan ticaretine karşı korumasız bir konuma düşüren yoksulluk, az gelişmişlik ve fırsat eşitsizliği gibi olguları gidermek için önlemler almak veya bu önlemleri güçlendirmek, insan ticaretine yol açan, özellikle kadınlar ve çocuklar olmak üzere, kişilerin her biçimdeki istismarının artmasına sebep olan talebi engellemek için önlemler almakla sorumlu tutulmuşlardır.

Uluslararası kamuoyunun göçmenlerin haklarının ikinci plana ötelenmesi sonuçlarını doğurabilecek düzensiz göç hareketlerine karşı geliştirileceği politikalar, önemli bir insan hakkı ihlali potansiyeli taşıyan ve düzensiz göçle birlikte sıkça ortaya çıkan insan ticareti suçunu besleyebilecektir.